Siemens, deniz üstü rüzgar türbinlerinin üretim kapasitesini 7 megawattan 8 megawatta yükseltti. Yeni türbinler, deniz üstündeki rüzgar koşullarına bağlı olarak, yılda % 10’a varan oranlarda daha fazla elektrik enerjisi üretiyor.

Siemens’in yeni deniz üstü rüzgar türbini, açık denizde üretilen rüzgar enerjisinin maliyetini düşürmeyi amaçlıyor. Bu yeni sistemlerle Siemens, 2020 itibariyle kilovat-saat (kWh) başına on sentten (euro cinsinden) düşük bir toplam maliyetle deniz üstü rüzgâr enerjisi üretme hedefine ulaşma yönünde ilerliyor. Şirket, 2025 itibarıyla deniz üstü rüzgar santrallerinde üretim maliyetlerinin kWh başına sekiz sentin altına düşeceğini öngörüyor. Siemens ve rüzgar enerjisi alanında faaliyet gösteren diğer şirketler, Haziran 2016’da bu hedef üzerinde anlaşmaya vardılar.



Siemens’in yeni rüzgâr türbini, 8 megawatt (MW) gücünde elektrik enerjisi üretebiliyor. (önceki sistemler ise en fazla 7 MW kapasiteye sahipti) Yeni türbin, 154 metrelik rotor çapına sahip. Bu çap, bir önceki model ile aynı olsa da yeni türbin, konumuna bağlı olarak yılda % 10’a varan oranlarda daha fazla enerji üretebiliyor. Bu ekstra enerji ile 8000 haneye elektrik temin edilebiliyor.
 

►İlginizi Çekebilir: Rüzgar Analizlerinde Doğru Metodoloji Seçimi

Bu rakamlar dikkate alındığında, bir rüzgar çiftliği, uygun koşullar altında on yerine dokuz türbinle aynı miktarda enerji temin edebiliyor ve bu da doğal olarak üretilen enerjinin vat başına düşen işletme giderlerini ve ilişkili yatırım maliyetini düşürüyor. Artan üretimin anahtarı, jeneratördeki sabit mıknatısların daha da güçlendirilmesi. Yeni rüzgar türbini SWT-8.0-154’ün prototipi, 2017’nin başlarında Danimarka’nın Østerild şehrindeki bir test sahasına kurulacak. Tip sertifikasyonunun da 2018’in başlarında yapılması planlanıyor.
 

Direct drive teknolojili (dişli kutusu içermeyen) rüzgar türbinleri, rotorlardan gelen hızı, jeneratör için daha yüksek bir düzeye çıkarmak üzere dişli kutusuna ihtiyaç duymuyor. Bunun yerine, sabit mıknatıslara sahip senkronize bir jeneratör, rotorun hareketini doğrudan elektrik enerjisine dönüştürüyor. Ağır bir dişli kutusu bulunmadığı için, sistem daha hafif ve kompakt hale geliyor. Daha az bileşene sahip olması sebebiyle de daha az bakım gerektiriyor. Buna ek olarak, direct drive teknolojili rüzgar türbinleri, jeneratördeki elektromıknatısları çalıştırmak için hiçbir güç harcamaya gerek olmadığından, düşük rüzgar hızlarında bile yüksek verimlilik oranları elde ediyor.



Jeneratörün enerji üretimini daha da yükseltmek üzere, sabit mıknatısların manyetik gücü artırılarak daha fazla akım indükleniyor. Siemens, manyetik gücü artırmak üzere, üreticiyle işbirliği yaparak mıknatısların kompozisyonunu değiştirdi. Sistemin daha güçlü hale getirilmesi için, üretilen enerjinin elektrik şebekesine gönderilmeden önce gerilimini ve frekansını ayarlayan konverterlerde de tasarım değişiklikleri yapıldı. Siemens, rüzgar türbinleri için olan konverterleri kendi imal ediyor. Modüler yapıdaki bu konverterler, çeşitli türbin güç seviyelerine adapte edilebiliyor. Dolayısıyla konverterler, jeneratörün sekiz megavatlık üretimine uygun olacak şekilde kolayca geliştirilebiliyor.
 

►İlginizi Çekebilir: Hava Yoğunluğunun Rüzgar Türbinleri Güç Eğrisi Üzerindeki Etkisi

Yeni sistemin diğer tüm bileşenleri –özellikle de rotor kanatları ve güç transformatörü ise aynı. 7 megawatt'lık türbinlere ilişkin uzun süreli gözlemlere dayalı olarak, mühendisler mil yatağı gibi mekanik öğelerin, sekiz megavatlık modelin daha yüksek torklarıyla çalışırken de sabit kalacağı sonucuna vardı. Bu sayede Siemens, başarılı lojistik süreçleri ve tedarik zincirlerinden tam anlamıyla faydalanmak için önceki modelin denenmiş ve kanıtlanmış teknolojisini ve güvenilirliğini koruyabiliyor. 8 megawatt'lık rüzgar türbininin piyasaya hızlı bir şekilde sürülmesinin sırrı da burada yatıyor.



Yazar: Christine Rüth

Kaynak: