elektrik port üyelik servisleri elektrik port üyelik servisleri

Eğitimde Akıllı Dönüşüm Nasıl Olacak?

Teknoloji gelişiyor ve geliştikçe günden güne dünyamızı da değiştiriyor. Nesnelerin interneti ve yapay zekanın hayatımıza girmesiyle geleneksel öğrenme yöntemleri, akıllı öğrenme yöntemleriyle yer değiştirmeye başlamıştır. Bu yazımızda yapay zeka ve nesnelerin internetiyle birlikte eğitimin nasıl dönüşeceğini inceleyeceğiz.



A- A+
17.12.2016 tarihli yazı 9389 kez okunmuştur.

Nesnelerin İnterneti Eğitimi Nasıl Dönüştürecek?

Teknoloji eğitim çehresini eski zamana kıyasla oldukça değiştirmiştir. Sınıflarda tabletlerin kullanımından açık üniversitelerin çoğalmasına kadar, eğitim bugün eski halinden çok farklı görünmektedir. Bununla birlikte, bu ilerlemeler Nesnelerin İnterneti'nin (IoT) kritik kitleye ulaşmasıyla ortaya çıkan değişime kıyasla çok az kalacaktır. İnsanları, süreçleri, cihazları ve verileri birbirine bağlayan IoT, toplayabileceğimiz bilgilerin hacmini ve değerini artırır; böylece eğitimciler ve yöneticiler verileri daha önce hiç olmadığı gibi kullanılabilir bilgiler haline getirebilirler.

Mobil teknolojilerin yaygınlaşmasıyla beraber okullar, önemli kaynakları takip edebilmekte ve daha akılcı ve planlı ders programları oluşturabilmektedirler. Eğitim kurumlarının bilgiye erişme ve onu yayma imkânı artık çok daha fazladır. IoT sistemi ile öğrencilerin öğrenme potansiyeli artık daha güçlü bir hale gelmiştir.



Eğitim kuruluşları, bir IoT platformunda bulut bilgi işlem ve radyo frekansı tanımlama (RFID) gibi çözümleri kullanmaya başladığında, Büyük Verileri yakalama, yönetme ve analiz edebilme yetenekleri kazanacaklardır. Bu anlayış paydaşlara öğrencilerin, personelin ve varlıkların gerçek zamanlı görünümü, öğrencileri iyileştirmek için kararlar alma mekanizmalarını, öğrenme deneyimleri, operasyonel verimlilik ve kurum güvenliği sağlayacaktır.

Geliştirilmiş Öğrenme Deneyimleri ve Sonuçları:

Hiper bağlarla bağlı bir dünyada kurumlar, daha zengin öğrenme deneyimleri sağlayarak ve öğrencinin performansına gerçek zamanlı ve uygulanabilir bir bakış açısı kazandırarak eğitim sonuçlarını iyileştirebilirler.

İster evde ister okulda bir dizüstü bilgisayar ya da tablet fark etmeksizin teknolojik cihazların eğitimde kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. Bu cihazlar çevrimiçi ders planları ve işleyişiyle, öğrencilere ve öğretmenlere oldukça etkileşimli bir eğitim içeriğine sahip olma potansiyeli sağlamaktadır. Ancak hızlı ve sürekli hiper bağlantılı dünya, aynı zamanda eski internet ağlarını "çökertme" potansiyeline sahiptir. Okullar bu yüzden, çok sayıda cihazda çalıştırılan bant genişliği yoğun programları barındıracağı için güvenli, yüksek hızlı kablosuz ağlara geçmelidirler.



Akıllı öğrenme uygulamaları ile öğrenciler bilgiye en kestirme yoldan ve kendilerinin en iyi anlayabileceği şekilde ulaşabilirler; bu da, öğretmenlerin en çok ihtiyaç duyan kişilere tek yönlü eğitim vermesine olanak tanır. Ayrıca, değerlendirmeler daha kesintisi ve doğruluk oranı yüksek hale gelecektir. Akıllı eğitimle eğitimciler artık her sınava not vermek yerine, öğrenciler üzerinde en büyük etkiye sahip öğrenme etkinliklerine odaklanarak zaman harcayacaklardır. Çünkü buluta bağlandıklarında, bu e-öğrenme teknolojileri öğrenci performansı ile ilgili verileri zaten toplamışolacaktır. Bu ayrıca gelecek okul yıllarında ders planlarını iyileştirmek için de kullanılabilecektir.

 
 
California’da üçüncü sınıf öğrencileri, çevrimiçi öğrenme ile bilgisayardan eğitim görüyor.


Geliştirilmiş Operasyonel Verimlilik:

Eğitim kurumları birçok hareketli parçadan oluşur. Hedeflere ulaşabilmek için, öğrencilerin, personelin ve kaynakların tümünü takip edebilmeli ve maliyetleri kontrol altında tutmalıdırlar. Bu, insanların, varlıkların ve faaliyetlerin kolayca takip edilebilmesini sağlayan teknolojileri etkinleştirerek mümkün olabilir. Laboratuvarekipmanları gibi ulaşılması zor olan kaynaklar, RFID okuyucularıyla donatılabilir; böylece bilgiye erişim oldukça kolay hale gelir. Gerçek zamanlı görünürlük, öğretmenlerin artık bu öğeleri aramak için zamanlarını harcamak zorunda kalmasını önler ve bunun yerine daha önemli olan bu bilginin nasıl öğrenciye aktarılacağı konusunda düşünme fırsatı yaratır. Buna ek olarak, eğitimciler kaynaklarının durumunu gerçek zamanlı olarak izleyebildikleri için, performans düşüklüğü gibi en ufak bir bozulmaya bile anında müdahale edebilirler. İzleme cihazları, öğrencilerin gerçek zamanlı yoklamasını sağladığından, yoklama gibi zaman alıcı faaliyetleri en aza indirir. RFID ile donatılan sırt çantaları sayesinde öğrenciler otobüse binerken otomatik olarak kontrol edilebilirler. Benzer şekilde, akıllı kimlik kartlarının ve bilekliklerin çoğalması öğrencilerin sınıf kapısından geçerken otomatik olarak yoklamalarının yapılabileceği anlamına gelmektedir. Bu dönüşüm öğrenci ve öğretmenlerin yanı sıra okulda çalışandiğer görevlilere de büyük faydalar sağlayacaktır. Örneğin, kırık bir otomat makinesinin üzerinde duran bir bakım çalışanı, sahada iken okul yetkililerine sorun hakkında bilgi vermek, ihtiyaç duyulan parçaları sipariş etmek ve / veya ek tamir hizmetleri talep etmek için akıllı cihazını kullanabilir.




Daha Güvenli Kampüs Tasarımları:

Öğrencilerin güvenli bir ortamda olması için kampüsün iyi bir şekilde düzenlenmesi gerekir.Okul yetkilileri, kampüslerinin güvenliğini sağlamak her zaman baskı altında olmuşlardır. Son birkaç yıldır özellikle ülkemizde çocuk tacizi olayları,zorbalığa maruz kalma ve şiddet üzerine artan korkular, öğrencileri güvende tutmanın her zamankinden daha önemli olduğu anlamına gelmektedir. Nesnelerin İnternetinin, nesneleri, öğrencileri ve personeli izleyebilme ve cihazları kampüste bağlama yeteneği kurumlara yeni bir güvenlik seviyesi getiriyor. GPS özellikli bir otobüs sistemi, otobüs yollarının izlenebilmesi anlamına gelir, böylece ebeveynler ve yöneticiler belli bir öğrencinin belirli bir saatte nerede olduğunu bildirebilirler. Öğrenciler için okul seyahatini daha güvenli hale getirmenin yanı sıra ebeveynlerin endişelerini giderebilmek için öğrenciler, otobüs kalkış yerlerine yaklaştıklarında haberdar edilebilir. Öğrenciler geç gelen bir otobüs için dışarıda beklemeden tam saatinde bulunması gereken yerde olabilirler.



Kimlik kartları ve akıllı bileklikler, eğitim kurumlarına bir öğrencinin veya ziyaretçinin son bilinen yerini saklamaya ve doğru kişilerin kampüste doğru bölgelere erişmesini sağlamaya yardımcı olur. Ayrıca daha akıcı bir işlem yaratan ve zorbalığa ve hırsızlığa maruz kalma ihtimaline sahip okul kafeteryasında veya kampüs mağazasında nakit ödemeleri yapılmasını sağlarlar. Son olarak, kampüs iletişimlerinin birleşmesi, personelin acil durumlarda daha hızlı tepki vermesine olanak tanır. Dizüstü bilgisayarları, akıllı telefonları ve iki yönlü telsiz cihazlarını bağlayarak, personel anında konuşabilir, metin gönderebilir veya ağdaki diğer cihazlara e-posta gönderebilir. Örneğin, kavga eyleminin olduğu anda bir güvenlik görevlisi öğretmenleri ve yöneticileri derhal basit bir işlemle bilgilendirebilir. Bu sayede destek hemen gelebilir ve şiddetin tırmanışı önlenebilir. Nesnelerin interneti, kurumların çalışma şeklini, değerli varlıkları koruma yollarını ve öğrencilerin her seviyede öğrenmesini güçlendirmek için kullanılabilir. Yukarıda ana hatları verilen doğrudan faydalara ek olarak, eğitim kurumları gelecek yıllardaki kaynak tahsisi, müfredat ve güvenlik izleklerini daha iyi planlamak için elde edilen verileri analiz ederek bu teknolojilerden uzun vadeli faydalanabilirler.

 

Uyarlanabilir Öğrenme I Yapay Zeka Eğitimi Nasıl Dönüştürecek?

Teknolojiyle ilgileniyorsanız muhtemelen uyarlanabilir öğrenmeyi ve yapay zekâların nasıl geliştirildiğini duymuşsunuzdur. Fakat bunların eğitime nasıl entegre olduğunu bilmiyor olabilirsiniz. Yapay zekâ ve uyarlanabilir öğrenme arasındaki ilişki nedir? Bu sorunun cevabını bulabilmek için dünyanın en iyi Go oyuncusunu 2016’nın başlarında yenen yapay zeka AlphaGo'ya bakabilirsiniz. Go, bir tahta üzerinde oynanan iki kişilik çok eski bir strateji oyunudur.  Çin kökenli olmasıyla birlikte bütün Doğu Asya'da oynanmaktadır.



Yapay zekamız AlphaGo oyunda başarılı olmak için tüm hareketleri ezberlemek yerine diğer Go oyuncularının oynadığı oyunları izleyerek hem de birbirine bağlı sinir ağlarıyla oyunu oynayarak öğrendi. Yani, tamamen bir insanın Go oyununu öğrenmek için geçirdiği süreçlerin bütünüyle aynı bir yol izledi. Fakat yapay zekâmız AlphaGo’nun insanlardan bir farkı vardı. Aradaki fark, AlphaGo insanların yapabileceğinden çok daha fazla oyun oynayabiliyor ve gözlemleyebiliyordu.Bu da yapay zekâya hareketler için yeni stratejiler ve tepkiler öğrenme olanağı veriyor kısacası insandan daha az bir sürede daha fazla tecrübe sahibi oluyordu. Bu öğrenme, araştırmacıların şu anda yapay zekâlardan beklentilerini aşan bir yapay zeka oluşturdu. Ancak böyle öğrenebilecek bir yapay zekâ yaratmanın gerçek yararı, aynı zamanda öğretme kabiliyetine de sahip olabilmesidir. AlphaGo belirli bir oyuncuya odaklanmış olsaydı, oyuncunun hangi alanda mücadele ettiğini ve nerede ne tür stratejiler geliştirebileceğini seçebilirdi. İşte uyarlanabilir öğrenmenin arkasında yatan temel fikir de bu tür öğrenme ve öğretme kabiliyetine sahip yapay zekâların sınıflara getirilmesidir.

Uyarlamalı öğrenme büyük bir olaydır çünkü eğitimi bireyselleştirebilir. Her sınıfın karşılaştığı zorluklarıanında kavrayıp algılama yetenekleri, ilgi alanları, zekâ seviyeleri farklı olan öğrencilere bire bir öğretme yöntemleri geliştirerek herkesin alması gerektiği dozda, kişiye özgü bir eğitim sağlar. Algoritmalar öğrencileri analiz ederek ve zayıf yönlerini ve güçlü yönlerini belirliyor, sonra da öğrencilerin mücadele edebilecekleri alanlara yönlenebilmeleri için rotayı değiştiriyor. Sonuç olarak, öğrenciler bilgisayarın ihtiyaçlarına cevap verdiği ve kursunu yeteneklerine en iyi uyacak şekilde kişiselleştirdiği bir geribildirim döngüsü alır.

Tüm ilerlemelere ve uyarlanabilir öğrenmenin her yerde olmasına rağmen uyarlanabilir öğrenmenin hala çizmesi gereken bir yol vardır. Hem AI teknolojisi hem de öğretmenlerin bu yeni ortamda hangi rolü oynayacağını bulmak için daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulmaktadır.



İkinci endişe ise yapay zekâların öğretmenlerin rollerini tamamen alacağı endişesidir. Öğrenciler, tabletlerini ya da bilgisayarlarını çıkarıp yapay zekâyla etkileşime geçtiğinde gerekli bilgilere en iyi şekilde ulaşabilecekleri için öğretmenlere ihtiyaç kalmayacağı ya da rollerinin çok azalacağı düşünülen önemli konulardandır. Bazı eğitim uzmanları, okulun sadece gerçekleri öğrenmek için bir yer olmadığını çocukların, birbirleriyle etkileşim kurup, iletişim dünyasının temellerini, görgü kurallarını ve başkalarına saygı duymayı öğrenmeleri için bir yer olduğunu belirtmektedirler. Bu uzmanların sahip olduğu endişe, öğrencileri yapay zekâyla eğitmenin sosyal ilişkilerin gelişmesini önleyebilir düşüncesidir.Uyarlamalı öğrenme uygulamalarının getireceği sonuçların ne olduğunu söylemek için daha çok erken olsa da bazı kaygılara rağmen uyarlanabilir öğrenme büyük potansiyele sahiptir. Eğitim ve teknoloji meraklıların, yapay zekaların ve uyarlamalı öğrenmenin çocuklara nasıl yardımcı olabileceğini ve daha sofistike bir sistemle nasıl daha hızlı ve etkin bilgi aktarımı gerçekleştirebilme potansiyeline sahip olduklarını mutlaka bilmelidirler.


 

Eğitimde Teknolojinin Geleceği

Capterra'ya göre, 2015 yılı itibariyle, tüm ABD'li gençlerin % 73'ü bir akıllı telefona sahiptir. ABD'deki tüm devlet okullarının yaklaşık% 100'ünde İnternet erişimi var. Ortaokul öğrencilerinin% 70'i ve lise öğrencilerinin% 75'i eğitim amacıyla dizüstü bilgisayar kullanılmaktadır. Tüm bunların üzerinde inşa edilecek bu temel ile Nesnelerin İnternetinin eğitimin bildiğimiz şekliyle radikal bir şekilde nasıl dönüştürülebileceğini görmek kolaydır. Capterra, öğrencilerin% 69'unun mobil cihazlarını sınıfta daha sık kullanmak istediklerini ve bu öğrencilerin çoğunun not alma, zamanlama denetimi ve araştırma gibi şimdiye kadar yaptıkları işleri otomatikleştirmek için kullandığını belirtiyor.



Ülkemizde de FATİH (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) Projesi ile bilişim teknolojilerinin derslerde etkin kullanımını sağlamak amacıyla dersliklerde etkileşimli tahta sistemi ve internet altyapısı kurulmuştur. Bu proje kapsamda her öğrenciye ve öğretmene tablet bilgisayar verilmektedir ve sınıflarda akıllı tahtalar kullanılmaktadır fakat bu projelerin geliştirilmesi ve yanına ek yeni projeler de üretilmesi gerekmektedir. Uluslararası PISA testi sonuçlarına göre, Türkiye'deki öğrenciler bilim, matematik ve okumada OECD ortalamasının altında kalmıştır. OECD’nin yürüttüğü 3 yılda bir yapılan PISA sonuçlarına göre Türkiye 72 ülke arasında 50. sırada yer alırken, önceki testlere göre de performansı gerilemiştir. Ayrıca Türkiye İstatistik Kurumundan (TÜİK) alınan 2015 Eğitim istatistiklerine göre, Türkiye’de 6 yaş ve üzeri okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 3,78’dir. Tüm bu oranları ve sonuçları değiştirmek için acilen ülkemizde de akıllı, yenilikçi eğitim dönüşümünün gerçekleşmesi gerekmektedir.

Akıllı sistemlerin kullanılmasının maddi açıdan da en büyük faydası, artan enerji verimliliği ve azaltılmış işletme maliyetleri olacaktır. Ohio'daki Tipp City'deki New Richmond okulları binaların içindeki tüm mekanik ekipmanları kontrol eden web tabanlı bir sistem kullanarak yılda yaklaşık 128.000 $ tasarruf sağlamaktadır. Gelecekte pek çok okulun, akıllı okula dönüştürülmesi planlanıyor. Devletler; bilgisayarlar, tabletler ve akıllı cihazlar gibi kaynaklara yatırım yaparken aynı zamanda tasarruf da ediyorlar. Bu cihazlar sayesinde kâğıt, materyal zaman, mekân israfı önleniyor. Ayrıca daha çok yeni olan uyarlanabilir öğrenme ve yapay zekâların da okullarımıza girmesiyle her öğrenci kendi yetenekleri ve kapasitesi dâhilinde eğitim alacak ve bu da öğrencilerin okuldan soğumasını ve özgüvenlerinin kırılmasını önleyecektir.


Kaynak:


Businessinder
Zatar
Engadget
Türkiye İstatistik Kurumu

Yazar: Irmak Telatar 
Irmak Telatar Irmak Telatar Yazar Hakkında Tüm yazıları Mesaj gönder Yazdır



ANKET
Endüstri 4.0 için En Hazır Sektör Hangisidir

Sonuçlar
Aktif etkinlik bulunmamaktadır.