Menkullerden ve Gayrimenkullerden Değer Yaratmak
Uber, Alibaba, Airbnb, Twitter, Facebook ve Google gibi günümüzün başarılı firmaları, büyütülmesi daha hızlı ve uygun maliyetli olan, dijital dönüşüme uğramış iş modelleriyle sektörlerini tamamıyla baştan şekillendiriyorlar. Piyasa duvarlarını yıkıyor, tekelleri deviriyor ve başkalarının menkullerini ve gayrimenkullerini işletme maliyetlerini karşılamak zorunda kalmadan paraya çeviriyorlar.
17.07.2018 tarihli yazı 5375 kez okunmuştur.
Gayrimenkul sahibi olan veya kiralayan organizasyonlar, iş modeli inovasyonunun kazandığı yeni hıza ayak uydurmak ve binalarının bilançoları üzerinde yarattığı sermaye sıkıntılarını azaltmak için birden fazla cephede savaştıklarından dolayı kendilerini “varlıksız” aktörler karşısında dezavantajlı hissedebilirler. Ancak hissedarlar artık tedarikçileri, ortakları veya işverenleri git gide daha sık bir şekilde sürdürülebilirlik yetkinliklerine dayanarak seçiyor olduğundan, geniş gayrimenkul portföyleri bulunan yerleşik organizasyonlar varlıklarını “yeşil” hale getirdiklerinde sürdürülebilirlik beklentilerini daha iyi karşılayabilirler – ve bu sayede, bunlardan faydalanarak karlarını yükseltebilir, uzun vadeli değer oluşturabilirler.
Gayrimenkul Performansına Stratejik Olarak Yaklaşmak
Şirketlerin bilançolarındaki ikinci en büyük harcama kalemi olan gayrimenkul, dünyada birincil enerji kullanımının yüzde 40'ına karşılık gelmektedir ve yüzde 50'ye kadarı da israf edilmektedir.
Enerjinin bir binanın işletme maliyetlerinin yüzde 30'unu temsil ettiğini göz önünde bulundurduğumuzda, bu israfın azaltılması fikrinin üzerinde düşünülmeye bile gerek olmayacağı açıktır. O halde firmalar neden hala sürdürülebilirliği savunacak güçlü savlar üretmekte zorlanıyorlar? Başarıyı sadece maliyet tasarrufu ya da enerji tüketimindeki azalma cinsinden ölçmek, içine sık düşülen tuzaklardan biridir. Halbuki, uygulama süreci çok boyutludur. “Sonuç itibarıyla, verimlilik hesaplarını dengelemek daha zor görünebilir. İşte bu yüzden doğru hedefler koymak, danışmanlık sürecimizin önemli bir parçasını oluşturuyor,” diye konuşuyor, Siemens Bina Performansı ve Sürdürülebilirlik Müdürü Peter Halliday. “Müşterilerle görüşmelerimiz genellikle enerji verimliliğiyle başlıyor ancak risk yönetimi, stratejik temin, süreç değişim mühendisliği, finansal modelleme, insan sermayesi yönetimi ve veri stratejisi konularına doğru genişliyor.”
Verimlilik projeleri, yüzde 40'a kadar kurum içi yatırım getirisi sağlayabilmektedir. Bu, tipik iş yatırımları için ortalama değer olan yüzde 10-15'in çok üzerindedir, ancak organizasyonların çoğunda büyük olasılıkla kurum içinde bunun için gerekli olan beceriler bulunmayacaktır. Bu nedenle, bina performansı uzmanlarıyla kurulacak bir çözüm ortaklığı, gerçekçi verimlilik iyileştirmelerinin geliştirilmesinde ve hayata geçirilmesinde kilit rol oynamaktadır. “İyileştirme öncelikleri olan bütçelerin ve kaynakların dengelenmesine yardımcı oluyoruz – bunu çoğunlukla Enerji Performansı ve Gözetimli Enerji Hizmet Sözleşmeleri yoluyla gerçekleştiriyoruz,” diye devam ediyor Halliday.
Enerjinin bir binanın işletme maliyetlerinin yüzde 30'unu temsil ettiğini göz önünde bulundurduğumuzda, bu israfın azaltılması fikrinin üzerinde düşünülmeye bile gerek olmayacağı açıktır. O halde firmalar neden hala sürdürülebilirliği savunacak güçlü savlar üretmekte zorlanıyorlar? Başarıyı sadece maliyet tasarrufu ya da enerji tüketimindeki azalma cinsinden ölçmek, içine sık düşülen tuzaklardan biridir. Halbuki, uygulama süreci çok boyutludur. “Sonuç itibarıyla, verimlilik hesaplarını dengelemek daha zor görünebilir. İşte bu yüzden doğru hedefler koymak, danışmanlık sürecimizin önemli bir parçasını oluşturuyor,” diye konuşuyor, Siemens Bina Performansı ve Sürdürülebilirlik Müdürü Peter Halliday. “Müşterilerle görüşmelerimiz genellikle enerji verimliliğiyle başlıyor ancak risk yönetimi, stratejik temin, süreç değişim mühendisliği, finansal modelleme, insan sermayesi yönetimi ve veri stratejisi konularına doğru genişliyor.”
Verimlilik projeleri, yüzde 40'a kadar kurum içi yatırım getirisi sağlayabilmektedir. Bu, tipik iş yatırımları için ortalama değer olan yüzde 10-15'in çok üzerindedir, ancak organizasyonların çoğunda büyük olasılıkla kurum içinde bunun için gerekli olan beceriler bulunmayacaktır. Bu nedenle, bina performansı uzmanlarıyla kurulacak bir çözüm ortaklığı, gerçekçi verimlilik iyileştirmelerinin geliştirilmesinde ve hayata geçirilmesinde kilit rol oynamaktadır. “İyileştirme öncelikleri olan bütçelerin ve kaynakların dengelenmesine yardımcı oluyoruz – bunu çoğunlukla Enerji Performansı ve Gözetimli Enerji Hizmet Sözleşmeleri yoluyla gerçekleştiriyoruz,” diye devam ediyor Halliday.
Bina Ekonomisini İyileştirmek
Yeşil binalar, yüzde 17'ye kadar daha yüksek kira geliri ve yüzde 23 daha fazla doluluk oranı sağlayabilmektedir ve tekrar satış değerleri de yüzde 30'a kadar daha fazla olabilmektedir. Bunun nedenlerinden biri de verimliliğin, binanın kullanım ömrünün uzatılmasının bakım maliyetlerini düşürmesidir. “Veri ve teknoloji kilit bir rol oynuyor – aynı şekilde bina verisi analiz becerilerinin elinizde mevcut olması da,” diyor Halliday. “Ama bu hızla değişen düzenlemeler ve teknolojiler göz önüne bulundurulduğunda, bunlara ayak uydurmanın bedeli ve harcadığınız efor, bu becerileri bünyenize katarak elde edebileceğiniz avantajlardan daha yüksek olabilir.”
“Veri bazlı Performans ve Danışmanlık hizmetlerimizi bulut tabanlı Enerji ve Sürdürülebilirlik Platformumuz olan Navigator ile birleştiriyoruz” diyor Halliday. “Bu platform, enerjisini kontrol altına almak isteyen organizasyonlar için bina performans göstergelerine ilişkin kilit bilgiler sunuyor. Siemens uzmanları bu bilgileri kullanarak bir binanın performansı için en doğru uygulamalara ve uygunluk şartlarına göre bir referans çizgisi oluşturuyor – ve maksimum yatırım getirisi ve risk hafifletme özelikleri açısından yatırımları öncelik sırasına göre diziyor. Bu da karmaşıklığı azaltarak işlemi hızlandırıyor ve yapılan iyileştirmelerden elde edilecek değerin süresini kısaltıyor,” diye açıklıyor.
“Veri bazlı Performans ve Danışmanlık hizmetlerimizi bulut tabanlı Enerji ve Sürdürülebilirlik Platformumuz olan Navigator ile birleştiriyoruz” diyor Halliday. “Bu platform, enerjisini kontrol altına almak isteyen organizasyonlar için bina performans göstergelerine ilişkin kilit bilgiler sunuyor. Siemens uzmanları bu bilgileri kullanarak bir binanın performansı için en doğru uygulamalara ve uygunluk şartlarına göre bir referans çizgisi oluşturuyor – ve maksimum yatırım getirisi ve risk hafifletme özelikleri açısından yatırımları öncelik sırasına göre diziyor. Bu da karmaşıklığı azaltarak işlemi hızlandırıyor ve yapılan iyileştirmelerden elde edilecek değerin süresini kısaltıyor,” diye açıklıyor.
Karbon Azaltmanın Ve Uygunluğun Gizli Değerini Açığa Çıkarmak
Binaların nasıl çalıştığına ilişkin bilgi edinmek, çevresel uygunluğa ilişkin sayısız ulusal yönetmeliğe ve gönüllü belgelendirme sistemlerine göre hareket ederken harcanılacak çabayı ve maliyetleri azaltabilmektedir. Kazanılan faydalar hem bina amortismanı, kullanım oranı, yönetim maliyeti, eskime riskleri gibi mali boyutlarda; hem de müşteriler/yatırımcılar için daha cazip hale gelme, daha geniş bir finansman kaynakları yelpazesi ve hatta üretkenliğin iyileştirilmesi gibi ticari itibar boyutlarında olabilmektedir. Ayrıca yeşil geliştirmelerin ve tadilatların hayata geçirilmesi için vergi kredisi formunda teşvikler de söz konusudur. Burada püf noktası, kısa ve uzun vadeli enerji ve karbon verimliliği hedeflerine ulaşmak için ölçülebilir eylem planlarının tanımlanması ve yeni raporlama gereksinimlerinin entegrasyonunu kolaylaştıran bir çerçevenin uygulanmasıdır.
Binalarından faydalanmak üzere doğru ortaklıklar kurmayı başaramayan organizasyonlar parayı ellerinin tersiyle itmekle kalmıyor, ayrıca iş modeli inovasyonuna yatırım yapabilme kapasitelerini de kısıtlıyorlar. Bu da organizasyon dışından temini giderek daha uygun hale gelen bir know-how gerektirmektedir. “Bozulma hızı arttıkça, binalarından faydalanmak üzere doğru ortaklıklar kurmayı başaramayan organizasyonlar parayı ellerinin tersiyle itmekle kalmıyor, ayrıca iş modeli inovasyonuna yatırım yapabilme ve en nihayetinde bu bozulmaya karşılık verme kapasitelerini de kısıtlıyorlar,” diye belirtiyor Halliday.
Binalarından faydalanmak üzere doğru ortaklıklar kurmayı başaramayan organizasyonlar parayı ellerinin tersiyle itmekle kalmıyor, ayrıca iş modeli inovasyonuna yatırım yapabilme kapasitelerini de kısıtlıyorlar. Bu da organizasyon dışından temini giderek daha uygun hale gelen bir know-how gerektirmektedir. “Bozulma hızı arttıkça, binalarından faydalanmak üzere doğru ortaklıklar kurmayı başaramayan organizasyonlar parayı ellerinin tersiyle itmekle kalmıyor, ayrıca iş modeli inovasyonuna yatırım yapabilme ve en nihayetinde bu bozulmaya karşılık verme kapasitelerini de kısıtlıyorlar,” diye belirtiyor Halliday.
Binaları Gerçek Paydaş Değer Yaratıcılarına Dönüştürmek
Enerji veriminin yükseltilmesinden karbon ayak izindeki etkisinin anlaşılmasına ve iş yeri inovasyonuna katkıda bulunmaya kadar, bina performansının optimize edilmesi, daha fazla değer yaratılmasına ön ayak olabilir. Verimlilik projeleri riskleri azaltıp bütçe baskılarını hafifleterek, kaynaklarınızın bir kısmını serbest bırakmak suretiyle bunların yeni ve daha iyi ürünler ve hizmetler sunma yolunda tekrar kullanılmalarına imkan verebilmektedir.
Kamuoyunun şeffaflığa her şeyden daha fazla değer verdiği düşünüldüğünde, veri analiz ve raporlama sistemlerine yatırım yapan şirketler iddialarını daha iyi kanıtlayabilecek pozisyonda olacaklardır. “Y kuşağının yüzde 78'i nerede çalışacaklarına karar verirken sosyal ve çevresel sorunları hesaba kattığından, bina performansı bir organizasyonun bozulmaya karşılık vermek için ihtiyaç duyduğu beceri sahibi çalışanları kendine çekme ve elinde tutabilme yeteneğine doğrudan etki edecektir. Siemens de işte de bu yüzden, 2030 yılına kadar karbonsuz hale gelme hedefiyle, önümüzdeki üç yıl için verimlilik projelerine 100 milyon Avroluk yatırım yapıyor,” diyerek sözlerine son veriyor Peter Halliday.
Kamuoyunun şeffaflığa her şeyden daha fazla değer verdiği düşünüldüğünde, veri analiz ve raporlama sistemlerine yatırım yapan şirketler iddialarını daha iyi kanıtlayabilecek pozisyonda olacaklardır. “Y kuşağının yüzde 78'i nerede çalışacaklarına karar verirken sosyal ve çevresel sorunları hesaba kattığından, bina performansı bir organizasyonun bozulmaya karşılık vermek için ihtiyaç duyduğu beceri sahibi çalışanları kendine çekme ve elinde tutabilme yeteneğine doğrudan etki edecektir. Siemens de işte de bu yüzden, 2030 yılına kadar karbonsuz hale gelme hedefiyle, önümüzdeki üç yıl için verimlilik projelerine 100 milyon Avroluk yatırım yapıyor,” diyerek sözlerine son veriyor Peter Halliday.
YORUMLAR
GÜNÜN FİRMASI
GÜNÜN ÜRÜNÜ