elektrik port üyelik servisleri elektrik port üyelik servisleri

İş Sağlığı ve Güvenliği'nin Tarihi

İnsan var olduğu günden beri yaşamını sürdürebilmek için üretmesi gereken bir varlıktır. Başlangıçta toplayıcılık ve avcılıkla varlığını sürdürmek için doğa şartları ve hayvanlarla mücadele eden insanoğlunun günümüzdeki mücadelesi şekil değiştirmiş olsa da bu mücadele sürekli olarak devam etmektedir. Bu mücadelesinin sürekliliği için de en önemli unsur sağlıklı kalmasıdır.



A- A+
02.08.2021 tarihli yazı 10594 kez okunmuştur.
İnsan  vücudunu  düşündüğümüzde  çeşitli  organların  hatta  ve  hatta  organları  oluşturan hücrelerin dahi mükemmel bir uyum içinde çalıştığı daha önce bilim insanları tarafından kanıtlanmıştır. Sağlık kavramı ise vücudu bir bütün olarak düşündüğümüzde bu uyumun bozulmadan çalışması demektir. 
 
Dünyada ki her şeyde olduğu gibi insan vücunun da bir ömrü vardır. Bu ömür vücudu oluşturan  doku  ve  organların  deformasyonuyla  doğru  orantılıdır.  Günlük  hayatta farkında  olmadan  yaptığımız  bir  çok  şey  aslında  bu  düzeni  bozmaya  yöneliktir.  Buna yemek  yemek  dahi  dahil  edilebilir.  Bunun  dışında  insanların  büyük  çoğunluğu hayatlarını devam ettirebilmek için bir işte çalışmaktadır. Günümüz dünyasında çalışma süreleri her geçen gün artan bir trendde olsa da; günün minimum üçte birini çalıştığı işte geçirmektedir.  Buna  ulaşım  ve  yemek  saatlerini  dahil  ettiğimizde  bu  durum  günün yarısını bulmaktadır. Çalışma süresi içerisine dahil olan bu süreler istisnalar haricinde işveren sorumluluğuna dahil edilmektedir. Bu süreçte başına gelen anlık kazalar (trafik kazası, iş kazası vb.) ya da uzun sürede ortaya çıkan meslek hastalıkları gibi durumlar işveren sorumluluğunda olup, bu durumların önüne geçilmesi için çeşitli önlemler almak işverenlerin sorumluluğundadır.
 
 
İş Sağlığı ve Güvenliği’ nin tarihsel gelişimine baktığımızda 3 ana dönemde değerlendirme yapılması yanlış olmayacaktır.
 
Bu dönemler;
Sanayi Devriminden Önceki İSG Yaklaşımları
Sanayi Devriminden Sonra İSG Yaklaşımları
Günümüzdeki İSG Yaklaşımları

 

Sanayi Devriminden Önceki İSG Yaklaşımları

Yukarıdaki  bölümde  de  bahsedildiği  gibi  insan  yaşamının  gelişme  dönemlerine baktığımızda  ilkçağda  insanların  avcılık  ve  toplayıcılıkla  hayatını  devam  ettirdiği görülmektedir.  Sonraki  çağlarda  ise  tarıma  başlayarak  yerleşik  hayata  geçmiştir.  Yerleşik hayatın  başlangıcıyla  büyük  işlerin  yapımı  için  insanlar  arasındaki  iş  gücü  başlamıştır. Sonrasında ise insanların birbirini çalıştırdığı bir sürece girilmiştir.
 
Tarihte ilk kez Babiller döneminde(M.Ö.) 2000’ lerde Hammurabi Kanunları’ nda yer alan “iş yaptıranın işin negatif sonuçlarından sorumlu” olduğuna dair hükümlere rastlanmaktadır. Bu hükümler tarihteki İSG konusunun ele alındığı durum olarak dikkate alınmaktadır.
 
Tarihe  baktığımızda  millattan  önce  yaşamış  olan  Aristoteles,  Heredotos,  Hippokrates, Nicander,  Plautus,  Büyük  Plinius  gibi  ünlü  düşünürlerin  söylemiş  olduğu  çeşitli  sözlere baktığımızda yine İSG konularına dair bazı hassasiyetlerin yaşanmış olduğunu görmekteyiz.

Koşucuların hastalıklarından söz etmiş; gladyatörler için diyet tanımlamıştır. (Aristoteles)
İlk kez işçilere yeterli besin verilmesinin üzerinde durmuştur. (Heredotos)
İlk  kez  kurşunun  zararlı  etkileri  üzerinde  durmuştur.  Felç  ve  görme bozuklukları ile kurşuna maruz kalma arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. (Hippokrates)
Kurşun  zehirlenmesi  ile  karın  ağrısı,  kabızlık  ve  yüz  solukluğu  arasındaki ilişkiyi kesinleitirmiştir. (Nicander)
Bazı  esnaf  ve  sanaatkarların  çalışma  pozisyonlarından  ileri  gelen  vücut görünüm bozuklukları (malformasyonşlar) ile ilgili bilgi vermiştir. (Plautus)
Tehlikeli  tozlara  maruz  kalanların,  kendilerini  korumaları  için  maske kullanmaları önermiştir. (Büyük Plinius)  


 İlginizi Çekebilir:  İş Sağlığı ve Güvenliği Hakkında Bilinmesi Gerekenler


 

Sanayi Devriminde İSG Yaklaşımları

1800’ lü yıllarda İngiltere’ de ortaya çıkan ve sonrasında  tüm dünyada büyük değişimlere sebep  olan  Sanayi  Devrimi’  nin  başlamasıyla  İş  Sağlığı  ve  Güvenliği’  ne  bakış  farklılık göstermeye başlamıştır.
 
Sanayi  devrimine  kadar  küçük  atölyelerde  el  gücüyle  yapılan  imalatlar,  sanayi  devrimi süreciyle  birlikte  daha  büyük  imalathanelerde  makine  gücü  kullanılarak  yapılmaya başlamıştır. 
 
Sanayi  devrimiyle  birlikte  gerek  insanların  kültürel  gelişiminin  artması  gerekse  çalışma hayatındaki değişimler İş Sağlığı ve Güvenliği konularına da yansımıştır. Bu süreçte farklı kişilerden farklı yaklaşımlar görülmüştür.
 
Edwin Chadwick’ in hazırlamış olduğu raporda; Çalışan Nüfusun Sağlık Durumu’ nu ortaya koymak  için  bir  çalışma  yapmıştır.  Bu  çalışmada  çalışanların  özellikle  barınma  ve  çevre şartlarının insan sağlığını nasıl etkilediğine değinmiştir.
 
Friedrich  Engles  ise  işçilerin  yaşam  ve  çalışma  koşullarına  dair  edinmiş  olduğu deneyimlerini, Chadwick Raporu’ nu da dikkate alarak 1844 yılında İşçi Sınıfının Durumu’ nun yer aldığı bir kitap yayınlamıştır.

Percival  Pott  ise  1775  yılında,  baca  temizleme  işleriyle  uğraşan  işçilerin;  is  ve  kurum nedeniyle  skortum  kanserine  yakalandıklarını  tespit  etmiştir.  Asıl  mesleği  hekimdir.  Bu tespitinden yola çıkarak çalışma koşulları ve işçilerin iş ortamlarında maruz kaldığı zararlı maddelerin  uzun  vadede  insan  sağlığını  vermiş  olduğu  zararları  saptamış  ve  bu  konuda bilgilendirme yapmıştır.
 
 
İş  Sağlığı  ve  Güvenliği  konularındaki  ilk  yasal  düzenlemelere  ise  İngiltere’  de rastlanmaktadır. 
 
İngiltere’ de yaşanan bu düzenlemelere knolojik olarak baktığımızda;

1802 yılında, Fabrika Yasaları adlı düzenleme
1833 yılında Fabikalarda Çocuk İşçi yasası çıkarılmış ve bu yasada çalışma yaşını en  küçük  10  olarak  sınırlandırmış  ve  çalışma  süresini  de  günlük  10  saat  olarak sınırlandırmıştır.
İşe girişte; doktor raporu ilk defa bu dönemde istenmiştir.
İlk defa istatistiki bilgiler toplanmaya başlanmış, iş yeri denetimi, iş müfettişliği gibi kavramlar ilk defa bu dönemde duyulmaya başlanmıştır.
Yine  bu  dönemde  ilk  defa  meslek  hastalıklarının  tedavisi  için  özel  bölümler kurulmaya başlanmıştır.

 

Türkiye’ de İş Sağlığı ve Güvenliği Konusunun Tarihsel Gelişimi

İş Sağlığı ve Güvenlik konusuna genel olarak baktığımızda; ülkelerin gelişmişlik düzeyinin bu konuda büyük önem arz ettiğini görmekteyiz. Bir diğer önem arz eden noktanın ise üretim alanındaki  gelişmeler  olduğunu  görmekteyiz.  Bilindiği  gibi  İngiltere’  de  başlayan  sanayi devrimini her ülkede farklı bir dönemde etkili olmuştur.
 
Türkiye’  de  sanayi  devriminin  etkisinin  görüldüğü  yılların  16.  ve  17.  yüzyıllar  olduğu bilinmektedir. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu’ nda el sanatları, dokuma işleri, çinicilik ve gemi yapımı konusunda çalışmalar yapılmaktadır. Bundan dolayı çalışma hayatına dair büyük  sorunlar  yaşanmamaktadır  ve  bundan  dolayı  gündemde  değildir.  Bu  dönemde Osmanlı  ekonomisine  en  büyük  katkı  sağlayan  çeşitli  örgütlenmeler  vardır.  Bunlardan bazıları da Esnaf odaları ve lonca teşkilatlarıdır.
 
Tanzimat döneminde başlayan ve sonrasında hızlanarak devam eden sanayileşme hareketleri sonucunda  çalışma  koşullarındaki  büyük  değişimler  farkedilmeye  başlanmıştır.  Bunun sonucunda  da  çalışanların  korunmasına  yönelik  bazı  düzenlemelerin  yapılmasını  zorunlu kılınmıştır.
 
Osmanlı’ da  İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda ilk çalışmaların 1850’li  yıllarda başladığı görülmüştür.  Osmanlı  İmparatorluğu’  nda  askeri  amaçlı  üretimlerin  yanında,  el tezgahlarında  görülmeye  başlayan  sanayileşme,  madencilik,  demir  yolu  yapı,  tütün işletmeleri gibi alanlardaki çalışmalarla devam etmiştir. Bu iş kollarında çalışan insanların çalışma sürelerinin 16 saate kadar çıktığı görülmektedir. Bunun dışında ağır işlerde kadın ve çocukların çalıştırıldığı tespit edilmiştir. 
 
Bu yıllarda ülkemizde bulunan kömür ocaklarında iş kazalarının arttığı görülmüştür. Yine aynı  şekilde  meslek  hastalıklarının  arttığı  görülmüştür.  Bununla  ilgili  Ergani  Bakır İşletmeleri’ nde 1829 yılında bu konuda bazı çalışmalar yapılmıştır.

1865 yılında ise Dilaver Paşa tarafından Ereğli Kömür Havzası’ nda uygulanması için bir nizamname hazırlatılmıştır.

Bu nizammeye göre;

Günlük çalışma süresi 10 saat olacaktır.
İşçilere çalışma sürelerinin dışında dinlenme süreleri de verilmelidir.
İşçilere yatacak yer sağlanmalıdır.
İşçi ücretlerinin öncelikli olarak ödenmesi ve işe girmek için hazır bekleyen işçilere çalıştırılmasalar dahi ücret ödenmelidir. 
 
1869  yılında  ise  tüm  madenlerde  geçerli  olmak  üzere  Maadin  Nizamnamesi  yürürlüğe girmiştir.  Bu  nizamnamede  daha  önceden  hazırlanan  Dilaver  Paşa  Nizamnamesi’  nin eksikleri göz önüne alınmış ve eksiklikler giderilmeye çalışılmıştır. 
 
Maadin Nizamnamesine göre;

Madenlerde angarya çalışma düzeni ortadan kaldırılmıştır.
Madenlerde  çalışan  mühendislerin  kazaları  önlemesi  için  gerekli  önlemlerin alınmasını  ve  bu  amaca  yönelik  malzemeleri  yönetimden  talep  etme  hakkı verilmiştir.
Kazaların yönetime bildirilmesi zorunlu hale getirilmiştir.
Madenlerde doktor ve eczane bulundurulması zorunlu hale getirilmiştir.
İş kazası geçiren işçilere ve ailelere tazminat verilmesi zorunlu hale getirilmiştir.
İş kazasının oluşumunda kusurlu olan işverenin cezalandırılmasıyla ilgili bir takım düzenlemeler yapılmıştır.
 
 
Sanayileşmenin  cumhuriyetle  beraber  hızlanmasıyla  bu  konuda  yasal  düzenlemeler yapılması zorunlu bir hal almıştır.
 
Cumhuriyetin  ilk  yıllarından  itibaren  iş  sağlığı  ve  güvenliği  alanında  ciddi  yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler;
 
1921 yılında; Ereğli Kömür Havzası Maden İşçisinin Huk. İliş. 151 sayılı kanun
1936 yılında; 3008 sayılı İş Kanunu (temel iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümler)
1967 yılında; 931 sayılı İş Kanunu
1971 yılında; 1475 sayılı İş Kanunu
2003 yılında; 4857 sayılı İş Kanunu çıkarılmıştır.
 
2003  yılında  çıkarılan  4857  sayılı  İş  Kanunu’  yla  AB  normları  başta  olmak  üzere International Labour Organization(ILO) yani Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleri esas alınarak  hazırlanmış  ve  yürürlüğe  girmiştir.  Böylece  bundan  önce  yayınlanan  kanun niteleğindeki kanunlar daha kapsamlı bir hale gelmiştir.
 
2006  ile  2008  yıllarında  ise  İş  Sağlığı  ve  Güvenliği’  yle  ilgili  bir  kanunun  çıkarılması amaçlanarak çalışmalara başlanılmıştır.
 
2012 yılında yayınlanan; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanun ile  kamu  veya  özel  sektör  ayrımı  olmaksızın  tüm  işletmelerin  risk  değerlendirmesi  ve  İş Sağlığı ve Güvenliği(İSG) konularında çalışma yapması zorunlu hale gelmiştir.


Kaynaklar:
► Dünyada Ve Türkiye’de İş Sağlığı Ve İş Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi, Özal Çiçek ve Mehmet Öçal 
► Alli, Benjamin O, Fundamental Principles of Occupational Health and Safety, Second Ed., 2008


Çağdaş Ozan Pamuk Çağdaş Ozan Pamuk Yazar Hakkında Tüm yazıları Mesaj gönder Yazdır



Aktif etkinlik bulunmamaktadır.
ANKET
Endüstri 4.0 için En Hazır Sektör Hangisidir

Sonuçlar