Beyazıt Meydanı 'Havaalanı' Oldu
Beyazıt dendiğinde hemen hemen herkesin aklına İstanbul'da, tarihî yarımadanın merkezinde, kentin ana ulaşım akslarının odağındaki meydan ve çevresindeki semt olarak gelir. Fakat bu meydana bir uçak indiğini biliyor muydunuz? Evet yanlış duymadınız gelin yazımızda ayrıntılarıyla görelim.
23.09.2014 tarihli yazı 8950 kez okunmuştur.
Beyazıt Meydanı 'havaalanı' oldu
Avrupa, Doğu Anadolu'da ıslahat için bastırınca anlaşma yapıldı. İttihatçılara karşı ahalide şüphe doğunca, Enver Paşa 'halkla ilişkiler' atağına girişti: Beyazıt Meydanı'na uçak indirildi.
Halk tarafından 'Hürriyet Kahramanı' diye anılan ve sürekli alkışlanıp pohpohlanmaya alışmış Enver Paşa sıkıntılı zamanlarda bulunurken halkın dikkatinin başka konulara çekilmesini istiyordu. Çevresine söylediği şey hep aynıydı: "Halka konuşacağı mevzu vermeliyiz." Gazetecilere de kâh onları tersleyerek kâh alaycı görünmeye çalışarak, "Yahu başka konu bulun... Temcit pilavı gibi hep aynı şeyi yazıyorsunuz" sözleriyle eleştiriyordu. 1950'li yıllardaki Türk Hava Kurumu'nun Uçantürk Dergileri' nde bu uçuşu yapan Mehmet Ali Kurçer, o günü şöyle anlatmış:
"Harbiye Nazırlığında Enver Paşa bulunuyordu. Akla gelmeyecek şeyleri sunan o zamanın kahraman kumandanı Enver Paşa: 'Bir gün acaba buraya bir tayyare inebilir mi?' diye bir arzu da bulunmuş, arkadaşımız olan yaverleri, paşanın bu arzusunu bize nakletmişti.
Fakat birkaç tayyareci ibaret olan gurubumuzdan kimse işe yanaşmadı. Çünkü bu iş yüzde yüz tehlike idi. Esasen elimizde bir iki tayyare mevcut idi, bunlardan benim bindiğim (Rep) tayyaresi de o günlerde talim tayyaresi olmuştu ve bu takdirde bu tayyarenin beş on günlük bir ömrü kalmıştı.
Bunu düşünerek hiç olmazsa bu işi gördükten sonra kırılırsa kırılsın diyerek uçuşu yapmaya karar verdim. 14 Nisan 1915 tarihinde ki bugün Sultan Reşad'ın cülus seneyi devriyesine rastlıyordu, tayyareme miktarı kâfi benzin alarak ve hangarından çıkararak çalıştırdım.
Fakat hareketimden Harbiye Nezaretini haberdar etmek lâzımdı. Zira esasen helikopterin dahi inmesine müsait olmayan, üzeri telefon ve telgraf hatları ile ağ gibi örülü olan bu çok dar yere inebilmek için hiç olmazsa meydanda girip çıkanların bulunmamasına ve bir kazaya meydan verilmemesine dikkat etmek lâzımdı.
Bu düşünce ile çavuşu çağırarak Harbiye Nezaretine tayyarenin ineceğini telefonla bildirmesini emrettim. Telefon odası 250 metre kadar uzakta, o zaman müdürümüz olan Yüzbaşı Fesa Bey'in odasına bitişik idi. Çavuş buradan telefon ederken Fesa Bey işitiyor ve odasından fırlayarak: "Ne, ne? Harbiye Nezareti önüne inmek üzere tayyare mi gidiyor?" diye telâşlanarak ve başının saçlarını yolarak: "Mehmet Ali, delirdin mi?" diye bağırarak bana doğru koşuyordu.
Yanıma gelerek beni menedeceğini bildiğim için motora daha fazla gaz vererek ve görmemezlikten gelerek yerden kalktım. Çünkü azmettiğim şeyi mutlaka yapmalıydım.
Beyazıt üzerine geldiğimde irtifam 1500 metreyi bulmuştu. Burada motoru durdurarak dik aşağı dönerek alçaldığımı gören İstanbul halkını telâş almış ve tayyarenin düştüğünü zannetmeye başlamışlardı.
İrtifam 50 metreye düştüğünde, beni de bir heyecan aldı. Telgraf ve telefon tellerinin arasından geçip yere inecek bir delik göremiyordum. Hemen tekrar motora gaz vererek biraz daha yükseldim ve evlerin damları üzerinden sürünerek bir tur daha yaptım. Beyazıt Camii tarafındaki bakırcılar üzerinden bulduğum bir delikten dalmaya karar verdim.
Fakat bu deliğe gelmeden evvel tayyarenin süratini o kadar kestim ki delikten girer girmez tayyare 40-50 metre yürümeden tam Harbiye Nezareti binasının kapısı önünde durdu. Bu arada Enver Paşa, müsteşarları ve daha büyük rütbeli kumandanlar ve zabitan koşarak tayyarenin etrafını sarmışlardı.
Kapılardan İstanbul halkı da hücum ediyordu. Hemen kapılara nöbetçiler konarak ve Hilâli Ahmer tarafından iane kutuları tutularak yüz binlerce kuruş iane toplanmaya başlamıştı. Asker kalabalığı açıyordu. Ne var diye düşünmeye mahal kalmadı. Enver Paşa yanıma gelerek "Merhaba arkadaş" diyerek elimi sıktı ve "Buraya nasıl inebildin?" dedi. Ben de "Paşam, bir Türk tayyarecisi için yapılmayacak hiçbir iş olmayacağını göstermek için indim." dedim. O zaman Enver Paşanın gözleri yaşardı ve omzumu okşayarak yanımdaki yaverine bir şeyler söyledi. Beş dakika geçmişti, bir kırmızı atlas kese ile yüz sarı altını cebime koydu. Alkışlar içinde Enver Paşa yanımdan ayrıldı. O zamana kadar İstanbul halkının çoğu yakından bir tayyare görmediklerinden kapılarda iane kutuları dolup boşalıyordu.
İrtifam 50 metreye düştüğünde, beni de bir heyecan aldı. Telgraf ve telefon tellerinin arasından geçip yere inecek bir delik göremiyordum. Hemen tekrar motora gaz vererek biraz daha yükseldim ve evlerin damları üzerinden sürünerek bir tur daha yaptım. Beyazıt Camii tarafındaki bakırcılar üzerinden bulduğum bir delikten dalmaya karar verdim.
Fakat bu deliğe gelmeden evvel tayyarenin süratini o kadar kestim ki delikten girer girmez tayyare 40-50 metre yürümeden tam Harbiye Nezareti binasının kapısı önünde durdu. Bu arada Enver Paşa, müsteşarları ve daha büyük rütbeli kumandanlar ve zabitan koşarak tayyarenin etrafını sarmışlardı.
Kapılardan İstanbul halkı da hücum ediyordu. Hemen kapılara nöbetçiler konarak ve Hilâli Ahmer tarafından iane kutuları tutularak yüz binlerce kuruş iane toplanmaya başlamıştı. Asker kalabalığı açıyordu. Ne var diye düşünmeye mahal kalmadı. Enver Paşa yanıma gelerek "Merhaba arkadaş" diyerek elimi sıktı ve "Buraya nasıl inebildin?" dedi. Ben de "Paşam, bir Türk tayyarecisi için yapılmayacak hiçbir iş olmayacağını göstermek için indim." dedim. O zaman Enver Paşanın gözleri yaşardı ve omzumu okşayarak yanımdaki yaverine bir şeyler söyledi. Beş dakika geçmişti, bir kırmızı atlas kese ile yüz sarı altını cebime koydu. Alkışlar içinde Enver Paşa yanımdan ayrıldı. O zamana kadar İstanbul halkının çoğu yakından bir tayyare görmediklerinden kapılarda iane kutuları dolup boşalıyordu.
Rep Uçağı 3 Gün Sergilendi
Üç gün tayyareyi meydanda alıkoydular, inmek nasıl yüzde doksan dokuz tehlike ise oradan tekrar kalkmak da yüzde yüz tehlike olduğundan üç gün sonra tayyarenin kanatları çıkarılarak ve yanlara bağlanarak bir otomobil ile çekilip Yeşilköy’e nakledildi"
Pilot Mehmet Ali Kurçer, Türk Havacılığı'nın ilk pilotlarından biriydi. Çanakkale Savaşı'nda ve Irak Cephesi'nde görev yaptı. Türk Hava Kurumu ve Devlet Hava Yolları'nda görev yaptı. Adı 1961'de vefat ettikten sonra Bursa Belediyesi tarafından bir caddeye verildi.
Kaynak:
►Radikal
Pilot Mehmet Ali Kurçer, Türk Havacılığı'nın ilk pilotlarından biriydi. Çanakkale Savaşı'nda ve Irak Cephesi'nde görev yaptı. Türk Hava Kurumu ve Devlet Hava Yolları'nda görev yaptı. Adı 1961'de vefat ettikten sonra Bursa Belediyesi tarafından bir caddeye verildi.
Kaynak:
►Radikal
YORUMLAR
ANKET
- Dünyanın En Görkemli 10 Güneş Tarlası
- Dünyanın En Büyük 10 Makinesi
- 2020’nin En İyi 10 Kişisel Robotu
- Programlamaya Erken Yaşta Başlayan 7 Ünlü Bilgisayar Programcısı
- Üretimin Geleceğinde Etkili Olacak 10 Beceri
- Olağan Üstü Tasarıma Sahip 5 Köprü
- Dünyanın En İyi Bilim ve Teknoloji Müzeleri
- En İyi 5 Tıbbi Robot
- Dünyanın En Zengin 10 Mühendisi
- Üretim için 6 Fabrikasyon İşlemi
- DrivePro Yaşam Döngüsü Hizmetleri
- Batarya Testinin Temelleri
- Enerji Yönetiminde Ölçümün Rolü: Verimliliğe Giden Yol
- HVAC Sistemlerinde Kullanılan EC Fan, Sürücü ve EC+ Fan Teknolojisi
- Su İşleme, Dağıtım ve Atık Su Yönetim Tesislerinde Sürücü Kullanımı
- Röle ve Trafo Merkezi Testlerinin Temelleri | Webinar
- Chint Elektrik Temel DIN Ray Ürünleri Tanıtımı
- Sigma Termik Manyetik Şalterler ile Elektrik Devrelerinde Koruma
- Elektrik Panoları ve Üretim Teknikleri
- Teknik Servis | Megger Türkiye
Aktif etkinlik bulunmamaktadır.