elektrik port üyelik servisleri elektrik port üyelik servisleri

Hidrojen Enerjisi ve KARADENİZ

Fosil yakıtların tükenmeye yüz tutması, yenilenebilir enerjinin yüksek maliyetli oluşu ve diğer kaynakların doğaya zararlı etkileri göz önüne alındığında temiz ve ekonomik bir enerji imkanı sunan hidrojenin artı ve eksilerini, Türkiye’deki mevcut potansiyelini sizler için araştırdık.



A- A+
24.03.2013 tarihli yazı 20293 kez okunmuştur.
Hidrojen derken?

Hidrojen yaklaşık olarak 1500'lü yıllarda keşfedilmiş olup 1700'lü yıllara kadar yanabilme özelliğinin farkına varılamamıştır. Evrende en çok bulunan en basit element olup, renksiz, kokusuz, havadan 14.4 kez daha hafif bir yapıya sahiptir. Tamamen zehirsiz bir gaz olan hidrojen evrenin temel enerji kaynağıdır. -252.77°C'da gaz halden sıvı hale geçebilir. Hidrojen şu anda kullanılan tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine sahiptir. 1 kg hidrojen 2.1 kg doğal gaz veya 2.8 kg petrolün sahip olduğu enerjiye sahiptir.

Doğada serbest halde bulunmaz, bileşikler halinde bulunur. En çok bilinen bileşiği ise sudur.

Enerji eldesi sırasında su buharı dışında artık madde oluşturmayarak doğanın zarar görmesine sebep olmayan nadir elementlerden biridir.

Peki ya Hidrojen Enerjisi?

Hidrojen enerjisinin günümüz dünyası için en zararsız ve en ekonomik enerji kaynağı olduğu tezi birçok otorite tarafından onaylanmaktadır.

İnsan ve canlı yaşamı dikkate alındığında hidrojen enerjisinin olumlu yönleri ön plana çıkmaktadır. Fosil yakıtların aksine suyun elektrolizi ile veya biyokütleden elde edilen hidrojen, enerji hammaddesi yerine bir enerji taşıyıcısı olarak değerlendirilmektedir.

Üretiminde coğrafi koşul-rakım vb. gibi sınırlayıcı faktörlerden etkilenmeyen, kolay ve güvenli bir şekilde herhangi bir yere nakledilebilen, iletim kayıpları düşük, birçok yaşam alanında yararlanılan bir enerji türüdür.

Hidrojenli yakıt pili teknolojisi günümüzde çok yoğun bir şekilde araştırılmakta ve uygulanmaları yapılmaktadır. Hatta Zorlu Grubu’na ait Vestel’in bu konuda ciddi bir çalışması mevcuttur.

Yakıt pilleri, tabletler ve akıllı telefonlar gibi taşınabilir uygulamalar için kullanılabildiği gibi elektrik santralları için de uygun birer güç sağlayıcılardır. Verimliliklerinin yüksek, salınımlarının düşük olması sebebiyle ulaşım sektöründe yaygın bir kullanıma sahiptir.
 

Türkiye’de Hidrojen Enerjisi ve mevcut potansiyel




Dr. Mükerrem Şahin ve araştırma ekibinin yaptığı çalışmalar sonucu elde edilen bulgulara göre Karadeniz’in altında 100 ila 180 yıllık enerji ihtiyacını karşılayabilecek hidrojen sülfür mevcuttur.

Bakteriyel kaynaklı oluşan ve coğrafi hareketler sonucu miktarı katlanarak artan Hidrojen Sülfür, basınç sebebiyle suda eriyik halde bulunmaktadır. Asıl oluşum sebebi ise aşırı kirlenmedir. Karadeniz’e direkt olarak kıyısı bulunan 6 ülke ve akarsularıyla bağlanan toplam 21 ülkenin bu rezervin oluşuna etkisi büyüktür. Karadeniz’in bir iç deniz olması, su sirkülasyonunun sadece İstanbul Boğazı ile çok az bir düzeyde gerçekleşmesinden dolayı H2S düzeyinde gözle görülür bir azalma yaşanmamaktadır. Ayrıca Karadeniz’in tuz oranının az olmasının üzerine eklenen toplu balık ölümleri sudaki H2S konsantrasyonunu arttırmaktadır.

Karadeniz’de yüzeye en yakın 60 en derin ise 200 metrede Hidrojen Sülfüre rastlanmaktadır.  Bu sıvı yüksek oranda toksik madde içerir ve ağır bir kokusu vardır. Genellikle Karadeniz’in dip bölümünde toplanmış olup bu bölgenin oksijen fakiri oluşu ve balık/canlı yaşamına uygun olmayışının en büyük sebebidir.

H2S’in hidrojen ve kükürt olarak bileşenlerine ayrılması, asıl halinin zararlı etkilerinin azaltılmasını sağlar. H2S’ten hidrojen eldesi sudan hidrojen eldesine göre oldukça ekonomik bir yöntem olup, Dr. Mükemmer Şahin ve ekibi tarafından geliştirilen katalizör ile birlikte diğer enerji türlerine göre maliyetinin daha düşük olduğu ispatlanmıştır.

Yanabilir oluşu, termik santral ve araçlarda kullanıma uygun olması sebepleriyle bir albeniye sahip olsa da afet anında oluşturabileceği muhtemel zararlar kafaları karıştırmaktadır.

Petrolün gitgide azalması ve konvansiyonel yakıtların çevreye verdikleri zararlar göz önüne alındığında son derece ucuz ve çevreci olan bu enerji türünün Türkiye ekonomisine katabileceği artı paha biçilemez düzeydedir. Karadeniz’in mevcut potansiyeli düşünüldüğünde Türkiye’nin gelecek 50 yıl içerisinde dünyanın en büyük hidrojen ihracatçılarından biri olabileceğini söylemek hiç de yanlış değildir.

Zonguldak, Samsun, Sinop ve Giresun illerinde fizibilite çalışmaları halen daha devam etmekte olup kıyıya yakın bölgelere hidrojen eldesi tesisleri kurulması planlanmaktadır.

Japonya’nın 2020, İzlanda’nın ise 2030’da tamamen geçmeyi kabul ettiği, ABD ve AB planlamacılarının çok büyük paralar ayırdığı hidrojen enerjisinin gücü ve potansiyeli kesinlikle gözardı edilmemeli Türkiye’nin yatırım ibresi bu yöne döndürülmelidir. 

 

Aktif etkinlik bulunmamaktadır.
ANKET
Endüstri 4.0 için En Hazır Sektör Hangisidir

Sonuçlar